Kitlesel olarak “aidiyet” duygusunu insanın sımsıkı sarılmış olmasıyla meydana gelen kategorizeleşmelerin yanı sıra; ötekileştirilmelerinde oldukça görünüm kazandığını açıkça varsayabiliriz. Şimdi bu aidiyet (ondanmışçasına olmak) kavramıyla söylemlerin hangi izleti yoluna evrildiğinden bahsetmek isterim
+Bedenin veya ruhun aidiyetinden Öte duygusal ve düşünsel biçimin içeriğine ve az önce bahsettiğim oluşuma sebebiyet verilen hususa değineceğim.
=Siyasileştirilen/herkesleştirilen ve oldukça basite indirgenilen Kavramın bireyler ve-veya toplumlar arasındaki manası beğenilenin desteklenmesi (eleştirmeden, araştırmadan) yalnızca ona hitap ettiği fikir ya da fikirsel oluşuma, İnşaa’ya iletişimsel içeriklere, mecralara kendini kaptırılmışlıktan kopamama fikrine dem vurmaktayım.
-Bu aidiyetlerin; Hisslerin, sadece çıkarlara ters düşmediği vakte kadar oldukça hoş görülmesi ve ayakta alkışlanılması, bireyin bizzat kendisinden başlayarak tüm yaşamına sirayet ederek ondan olanı almayı başarmaktadır. Onu onsuzlaştırmaktadır.
-düşünsel tüm yönelimlerini kendisine bağlı kılarak alternatifsizleştiren, ışığın aydınlatıcılığını, karanlığın bohemiyle seraplaştıran bir yanılgıya bizatihi itmektedir.